Feeds:
Yazılar
Yorumlar

ZAYIFLAMANIN BÜYÜK SIRLARI

Çoğu zaman kilo almamıza neden olan zararlı bazı alışkanlıklarımızın farkında olmayız. Oysa fazla kilolarımızdan kurtulmak ve formda kalmak için öncelikle zararlı alışkanlıklarımızı tanımamız gerekir. Bu durumdan yola çıkarak sizin için uygulaması basit ama yararı büyük olan 50 maddeyi derledik.

1. Oturarak yemeyi tercih edin.
2. Lokmalar arasında 30 saniye kadar ara vermeye çalışın.
3. Kesinlikle aç karnına alışverişe gitmeyin.
4. TV izlerken ya da kitap okurken birşey atıştırmayın.
5. Her öğünde sadece bir porsiyon yiyin.
6. Yemekten sonra hemen dişlerinizi fırçalayın.
7. Kendinize “Karnım gerçekten aç mı?” sorusunu sorun.
8. Isırdığınız her lokmanın tadını almaya çalışın.
9. Yürüyen merdivenler ve asansörler yerine merdivenleri tercih edin.
10. Yürüyüşlerinizi yemekten sonra yapın.
11. Aperatif olarak birşeyler içmek istediğinizde sadece domates suyu için.
12. Sebze yemeklerinin üzerine dökeceğiniz sosları suyla hazırlayın.
13. Meyve sularını yarı yarıya maden suyuyla karıştırıp öyle için.
14. Her gün 5 küçük öğün yiyin.
15. Yemeğin dozunu fazla kaçırırsanız ertesi gün küçük bir diyet uygulayın.
16. Izgara yapacağınız eti yağlamak yerine soslayın.
17. Her öğünden önce yulaflı birşeyler atıştırın.
18. Diyet ya da light içecekleri tercih edin.
19. Abur cubur yerine küçük taneli meyvelere yönelin.
20. Her lokmanızı 20 kere çiğneyin.
21. Açlık hissettiğinizde şekersiz bile olsa sakız çiğnemeyin.
22. Kendinize vanilyalı, meyve sulu buzlar hazırlayın.
23. Davetlere gitmeden önce yağsız küçük bir yoğurt yiyin.
24. Açlık hissettiğinizde ince bir dilim salatalık yiyin.
25. Peynir iştah keser, yemek öncesi yiyebilirsiniz.
26. Yatarken kesinlikle ağzınıza şeker atmayın.
27. Bitki özlü çaylar için.
28. Her öğünden önce bir bardak maden suyuna limon sıkıp için.
29. Sevdiğiniz şeyleri küçük porsiyonlar halinde hazırlayın.
30. Öğünler arasında kilo aldırmayacak bir sebze ya da meyve yiyebilirsiniz.
31. Zayıf günlerinizden bir fotoğrafınızı mutfağınıza asın.
32. Her zaman küçük tabaklar kullanın.
33. Canınız pasta yemek isterse 20 dakika beklemeye çalışın.
34. Aynanın önünde çıplak olarak kendinizi inceleyin.
35. Haftada üç gün akşam yemeğinizi hafif yiyin.
36. Öğün saatlerinize uymaya çalışın.
37. Kalorisi az mönüler bulunduran restoranlara gidin.
38. Sebzeleri haşladığınız suyu içebilirsiniz.
39. Meyve ve sebze ağırlıklı diyetleri tercih edin.
40. Et ve balığı alüminyum folyo içinde pişirin.
41. Haftanın bir gününü meyve günü ilan edin.
42. Besinleri mümkün olduğunca ince doğrayın.
43. Haftanın bir gününü pirinç günü olarak değerlendirin.
44. Bir hafta içinde yediğiniz herşeyi not edin.
45. Öğleden sonra iki tane katı yumurta yiyin.
46. Yemekten önce bir elma yiyin.
47. O öğünde ne kadar yiyecekseniz o kadar pişirin.
48. Çekirdekli meyvelerin çekirdeklerini bir süre ağzınızda tutun.
49. Açlık hissettiğinizde evden dışarı çıkmaya çalışın.
50. Zayıflamayı keyifli hale getirecek ödüller belirleyin.

ZEYTİNYAĞI VE SAĞLIĞA ÖNEMİ

Doğanın insanoğluna armağan ettiği 
en değerli besinlerden biridir zeytinyağı. 
Bu mucizevi yağın, sağlık açısından sunduğu nimetler saymakla bitmez. Çocukluktan yaşlılığa yaşamımızın her döneminde zeytinyağı, sağlığımızı birçok açıdan olumlu yönde etkiler. Gelin, zeytinyağının vücudumuz üstündeki etkisine birlikte bir göz atalım.

Zeytinyağı ve kalp sağlığı 
Birçok araştırma, kalp sağlığı açısından yararlı besinlerin başında zeytinyağının geldiğini gösteriyor. Dünyada kalp hastalıklarının en az görüldüğü ülkeler, zeytinyağının yoğun olarak tüketildiği Akdeniz ülkeleri. Zeytinyağının kalp sağlığı üstündeki en önemli etkisi, kandaki “kötü kolesterol” miktarını düşürmesi. Kalbimizin en büyük düşmanlarından biri olan kolesterol, damarlarda birikerek kalp ve damar hastalıklarına yol açar. Zeytinyağı, kandaki kolesterol miktarını kontrol ederek damar tıkanıklığını önlemede yardımcı olur. Ancak zeytinyağının kalp ve damar sağlığımıza olumlu etkisi bununla sınırlı değil. Zeytinyağı, tansiyonun kontrol altında tutulmasında da önemli bir rol üstlenir. Özellikle kalp ve damar sağlığı için önerilen zeytinyağının, sindirim sisteminin düzenlenmesini sağlarken, tansiyon, gastrit ve ülsere karşı da koruyucu etki yaptığı kaydediliyor.

Ayrıca kolestterolden diş çürüğüne, cilt bakımına kadar birçok rahatsızlığın doğal çözümü olarak nitelendiriliyor

Vitamin deposu
 Zeytinyağının içeriğinde bulunan E vitamini kansere karşı koruyucu etki yapıyor ve saç dökülmelerine karşı da iyi geliyor. A, D, E ve K vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum, az miktarda demir, bakır, manganez gibi mineraller, kemik gelişimini sağlıyor.

Kandaki kötü huylu kolestrol denilen ‘‘LDL”yi temizleyen zeytinyağı, iyi huylu kolestterol denilen ‘‘HDL”yi de yükseltiyor. Diyabet hastaları için ise kan şekerinde düşme sağlıyor.

Son yıllarda diyabet hastalarının sayısının arttığını belirten Beslenme Uzmanı Lale Özbek, ‘‘Özellikle bu hastalıkta diyete çok dikkat etmek gerekiyor. Zeytinyağı kullanımı diyete yardım ettiği gibi birçok fayda sağlıyor” diye konuşuyor. Toplum olarak oldukça yağlı ve tuzlu yemek yediğimizi belirten Özbek, ‘‘Kızartmaya, tatlıya, çay ve kahveye çok yer veriyoruz. Tahıl grubu ve sıvı yağ nispeten daha az tüketiliyor. Bir an önce beslenme şeklimizi değiştirmemiz ve bir dengeye oturtmamız gerekiyor” diyor.

Son yıllarda diyabet hastalarının sayısının arttığını belirten Beslenme Uzmanı Lale Özbek, ‘‘Özellikle bu hastalıkta diyete çok dikkat etmek gerekiyor. Zeytinyağı kullanımı diyete yardım ettiği gibi birçok fayda sağlıyor” diye konuşuyor. Toplum olarak oldukça yağlı ve tuzlu yemek yediğimizi belirten Özbek, ‘‘Kızartmaya, tatlıya, çay ve kahveye çok yer veriyoruz. Tahıl grubu ve sıvı yağ nispeten daha az tüketiliyor. Bir an önce beslenme şeklimizi değiştirmemiz ve bir dengeye oturtmamız gerekiyor” diyor.

Bir insanın alması gereken günlük kalorinin yüzde 30’unun yağlardan gelmesi gerektiğini kaydeden Özbek, ‘‘Bunun yüzde 10’u doymuş, yüzde 10’u tekli doymamış (Zeytinyağı), yüzde 10’u ise çoklu doymamış (Ayçiçek yağı, soya yağı) yağ asitlerinden oluşmalı. Daha fazlası gereksiz” diye konuşuyor. Günlük yemek sırasında et, süt ve tavuk gibi yiyeceklerden doğal yollarla yağ alındığını belirten Özbek, ekstra yağ alınmasını önermiyor. Sakatat, krema, mayonez, kaymak, gibi yiyeceklerde çok fazla yağ bulunduğunu hatırlatıyor.

Zeytinyağı ve sindirim

Yağlar, midede değil bağırsaklarda sindirilirler. Zeytinyağı, yağların içinde en kolay hazmedilenidir. Çünkü zeytinyağı, diğer yağlardan farklı olarak, midede bulunduğu sürede sindirim için gereken mide asitlerini azaltmaz. Midede kısa bir süre kaldıktan sonra bağırsaklarda sindirilir. Buna ek olarak zeytinyağı, sindirim için vazgeçilmez olan salgıları da olumlu yönde etkiler. Safra kesesinin kolesterolden temizlenmesine yardımcı olur. Ayrıca kabızlığı önleyerek bağırsakların daha iyi çalışmasını sağlar.

Zeytinyağı ve çocuk sağlığı

Çocuklar için beslenme, yetişkinler için olduğundan çok daha önemlidir. Çünkü, çocukluktaki beslenme, tüm yaşamı etkiler. Yaşamın ilk yıllarında beynin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi, beslenmeyle doğrudan bağlantılıdır. Çocuk beslenmesinde yağlar, yaşamsal bir rol oynar. Zeytinyağı, bu açıdan da vazgeçilmez bir besindir.

Yaşamın temel koşulu, vücut hücrelerinin sürekli olarak kendilerini yenileyebilmeleridir. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde çok hızlı olan hücre yenilenmesi, yaş ilerledikçe azalır ve yavaşlar.

 Beslenme ile yaşlanma arasında güçlü bir ilişki vardır. Besinler vücudumuzda enerjiye çevrilirken oksidan denilen bazı maddeler açığa çıkar. Hücre gelişimini olumsuz yönde etkileyen oksidanlar, yaşlanma sürecini de hızlandırır. Antioksidan adı verilen bazı maddeler ise, oksidanların olumsuz etkisini ortadan kaldırır. Başta E vitamini olmak üzere çok sayıda antioksidan madde içeren zeytinyağı, hücreleri yeniler, doku ve organların yaşlanmasını geciktirir.

 Yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan bir başka sorun da, kireçlenmedir. Aralarında kalsiyumun da bulunduğu bazı mineraller, kireçlenmeyi önler. Zeytinyağı, bu minerallerin vücuttaki etkisini artırarak kireçlenmeye karşı önemli bir rol oynar

Zeytinyağı ve şeker hastalığı
Şeker hastalığı, vücudumuzda insülin hormonunun eksikliğine bağlı olarak kan şekeri dengesinin bozulmasına ve kandaki şeker düzeyinin ani olarak yükselip düşmesine yol açan bir hastalıktır. Son yıllarda yürütülen bazı araştırmalar, zeytinyağının, şeker hastalığının vücutta neden olduğu bazı rahatsızlıkları önlemede yardımcı olduğunu ortaya koymuştur. Bunlardan en önemlileri, kalp ve damar hastalıklarıdır. Şeker hastalığına bağlı olarak, kandaki kolesterol miktarı yükselir. Zeytinyağı ise, kolesterolü kontrol altında tutarak, kalp ve damar sağlığını korumaya yardımcı olur.

Şeker hastalığının bir başka yan etkisi ise, sindirim sırasında daha fazla oksidan maddenin açığa çıkmasına yol açmasıdır. Daha önce de dediğimiz gibi, zeytinyağı, içerdiği antioksidanlar sayesinde oksidanların olumsuz etkilerini büyük ölçüde azaltır. Zeytinyağı ayrıca, kan şekerinin kontrol edilmesine de katkıda bulunur. Sonuç olarak, zeytinyağı, şeker hastaları için son derece uygun bir yağdır.

Üç tip zeytinyağı var
Asit derecelerine göre 3 tip zeytinyağı bulunduğunu belirten Özbek, bunları şöyle açıklıyor: ‘‘Natürel zeytinyağı tipi, süper kalite için gerekli tüm koşulları içermesinden dolayı en yüksek biyolojik değere sahip. Tadı hafiften, keskin aromaya kadar değişir ve asit derecesi yüzde 3.3’ten az olduğunda tüketim için uygun kabul edilir. Rafine zeytinyağı asitliği yüzde 0 ile 0.3 dereceye kadar değişen ve aroması olmayan bir zeytinyağıdır. Tüketime uygun olmamakla beraber, rafine zeytinyağı ülkemizde tek başına kullanılmamaktadır. Riviera tipi zeytinyağı ise rafine ve natürel zeytinyağlaının belli oranlarda karışımından elde ediliyor.”

  Bundan 3000 yıl öncesinde Çinliler kısa sürede pişirilmiş sebzenin, az miktardaki etin ve en aza indirilmiş yağın sağlıklı beslenmenin temel kuralları olduğunu biliyorlardı. Batılı bilim adamlarının aksine Çinliler için yiyeceklerdeki vitamin ve proteinler ikinci derecede rol oynar. Onlar için önemli olan bir öğünün duyumsal etkisi ve her bir yiyeceğin yaptığı ortak etkidir. Bununla birlikte özellikle yiyeceğin tadı ve rengi çok önemlidir. Buna göre örneğin yeşil renkli ve ekşi yiyecekler karaciğeri harekete geçirir, sarı renkte ve tatlı yiyecekler ise güç ve enerji verir.

Bir Çinlinin sofrasında dikkatinizi çeken ilk şey yiyeceklerin tatlılar, tuzlular, acılar, ekşiler ve baharatlılar olarak tadlarına göre sıralanmasıdır. Bu sofradaki bir diğer özellik yeşil, sarı, kırmızı, mavi ve beyaz gibi bütün renklerin bir arada bulunmasıdır. Onlara göre dengeli beslenme ancak bu şekilde olur.

YEŞİL KARACİĞERİ HAREKETE GEÇİRİR

Çinlilerin beslenme kuralında yeşil ekşi tadı ve organlardan da safra ile karaciğeri sembolize eder. Örneğin salatalık, kivi gibi yeşil renkli yiyecekler ve enginar, tavuk, yoğurt gibi ekşimsi tadı olanlar karaciğerin ve safranın zehrini almada iyi bir görev görürler. Öyleyse akşamdan kalmalara en iyi yeşil sebzeler yardımcı olur.

SARI GÜÇ VE ENERJİ VERİR

Sarı rengi temsil eden tatlı yiyecekler mide, dalak ve pankreası simgeler. Çinlilere göre tatlı “sinir besini” olduğundan stres içinde olan birçok insan tatlıya sarılır. Çünkü hububat, mısır, bal ve muzdaki doğal tatlılar enerji verir.

KIRMIZI VÜCUDU TEMİZLER

Kırmızı, acımsı tadın karşılığıdır. Kalp ve ince bağırsak bu renge bağlıdır. Pancar, kırmızı turp veya kırmızı çarliston biber vücudun zehrini dışarı atar. Kırmızı yiyeceklerin kalpteki etkisi dolaylı olarak safrada kendini gösterir: safranın fonksiyonu bozulduğunda salgı kana girer ve kalp atışı frekansını değiştirir.

BEYAZ CİLDİ GÜZELLEŞTİRİR

Çinliler beyaz renk ile keskin tadı ve aynı zamanda solunum yollarını, kalın bağırsağı doğrudan doğruya bağlantılı tutarlar. Beyaz turp, pirinç, kuşkonmaz hatta saf alkol terlemeyi sağlayarak gözeneklerin açılmasını, vücudun fazla suyunun alınmasını sağlar.

MAVİ VÜCUTTAKİ SUYU AYARLAR

Çinliler mavi renk ile tadı tuzlu olan yiyecekler ve organlardan da böbreklerle mesaneyi bir araya getirirler. Bu nedenle midye, alabalık, patlıcan idrar yolu enfeksiyonlarında yararlıdır. Bu mavi yiyecekler böbrekleri ve mesaneyi çok iyi yıkarlar ve idrar söktürücüdürler.

KAN GRUBUNUZA GÖRE BESLENME

Yapılan son araştırmalar kan gruplarıyla beslenme arasında bir ilişki olabileceğini ortaya koyuyor. Bir kan grubu için kötü olan yiyecek başka bir kan grubu için iyi olabiliyorlar. Araştırmacılar ayrıca niçin bazı insanların daha çabuk kilo aldıklarını da ortaya çıkarıyorlar. İşte kan grupları ve beslenme düzenleri:

0 GRUBU

Yemeniz gerekenler: Et, protein yönünden zengin yiyecekler.

Yememeniz gerekenler: Buğday ve diğer tahıllar.

Yapmanız gereken egzersizler: Herhangi bir aerobik programı.

Sağlık riskleri: Ülser, mafsal iltihabı.

A GRUBU

Yemeniz gerekenler: Sebzeler, karbonhidratlı yiyecekler.

Yememeniz gerekenler: Et ve yağ.

Yapmanız gereken egzersizler: Yürüyüş, yoga, meditasyon.

Sağlık riskleri: Kanser ve kalp krizi.

B GRUBU

Yemeniz gerekenler: Et, sebze ve süt ürünleri.

Yememeniz gerekenler: Özellikle yememeniz gereken yiyecek yok. Aşırıya kaçmamak şartıyla her şeyi yiyebilirsiniz.

Yapmanız gereken egzersizler: Yüzme ve yürüyüş.

Sağlık riskleri: Sinirsel rahatsızlıklar.

AB GRUBU

Yemeniz gerekenler: A ve B gruplarındaki yiyecekler sizin için de geçerlidir.

Yememeniz gerekenler: A ve B gruplarındaki yiyecekler.

Yapmanız gereken egzersizler: Rahatlatıcı, gevşetici hareketler.

Sağlık riskleri: Bağışıklık sisteminiz çok güçlü.

GÜZELLEŞTİREN BESİNLER

Doğru beslenmeyle gerçekten güzelleşebilir misiniz? Tabii ki evet. Ancak bu olay bugünden yarına gerçekleşmez. Meyve ve sebze, et ve balık, hububat ve süt ürünlerinden oluşan, doğal ve doğru bir karışımla vücudunuz daha dirençli olur. Eğer böyle beslenirseniz birkaç hafta sonra kendinizi daha iyi hissetmekle kalmayacak görmeniz de daha iyi olacak. Kısacası güzellik içten geliyor. Beslenme uzmanları hangi besinlerin en iyi güzellik faktörü olduğunu şöyle sıralıyorlar:

DÜZGÜN BİR CİLT

Her gün bir miktar ayçiçeği çekirdeği veya kabak çekirdeği yiyin. Bu çekirdekler esas halinde element olan çinko içerirler. Vücutta çinko eksikliği ise derinin daha çabuk buruşmasına yol açar. Ayrıca sabah ve akşam kivi yiyin. Bu meyvenin içerdiği C vitamini dolaşımı harekete geçirir ve bunun sonucu olarak deri daha iyi beslenir. Yumuşak bir cilt için A vitamini de önemlidir. Bu vitamin balıkyağında fazla miktarda vardır. Üç ayda bir, iki haftalık bir kür yapın.

PARLAK GÜR SAÇ

Haftada dört yumurta yiyin. Yumurtada saça parlaklık kazandıran bol miktarda kükürt vardır. Bol protein içeren besinler (et, balık, kümes hayvanları, peynir) salatayla birlikte yendiğinde saç gür olur. Çünkü saçın yüzde 97’si protein maddesi olan keratinden oluşuyor.

PARLAK GÖZLER

Haftada üç kere az bir miktar bitkisel yağla pişirdiğiniz havuç yiyin. Havuçtaki A ve E vitaminleri görmeyi kuvvetlendirir, gözlere parlaklık kazandırırlar. Kepek, çavdar ekmekleri içerdikleri selen elementinden dolayı gözleri hastalık mikroplarından korur.

KUVVETLİ TIRNAKLAR

Her gün yoğurt yiyin. Yoğurtta tırnakların oluşumu için önemli olan protein vardır. Toz jelatin de bu etkiyi fazlalaştırır. Kırılan tırnaklara karşı ceviz ve yer fıstığı yiyin. Her ikisi de tırnakları sertleştiren biotin içerir.

SAĞLIKLI DİŞLER

Günde iki kere 150 gram yağsız peynir yiyin. Peynirdeki kalsiyum dişetini kuvvetlendirir, dişleri sağlamlaştırır. Ayrıca balık ve kümes hayvanları da dişlerin sağlam olması açısından önemlidir. Bunlarda dişleri sertleştiren fosfor vardır.

GERGİN GÖĞÜSLER

Günde iki kere öğünler arasında bir bardak ananas suyu için. Ananasın içerdiği bol miktardaki bromelain enzimi dokuları gerginleştirir. Sabahları kahvaltıdan önce bir çorba kaşığı bitkisel yağ, hücreleri zararlı maddelerden ve serbest radikallerden korur, sizi gençleştirir.

BAL’IN MUCİZESİ

Vitaminler, mineraller, aminoasitler ve enzimler… İnsan hayatı için vazgeçilmez önemi olan bu unsurların hepsini balda bulabilirsiniz. İşte, uzmanların balla ilgili olarak hazırladıkları doğal ilaç dosyası…

VİTAMİNLER

  • C Vitamini: Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, yaralara yararı olur, katılgan dokuların, kıkırdak ve kemiklerin oluşması için önemlidir ve barsaklarda bitkisel gıdalardan demirin alınmasını kolaylaştırır.
  • B1 Vitamini: Beyin ve sinirler için enerji sağlayan gri hücreleri canlı tutar.
  • B2 Vitamini: Yağı ve proteini enerjiye çevirmede yardımcı olur, sinir liflerini sarar, örten koruyucu tabakanın teşekkül etmesini sağlar.
  • B6 Vitamini: Organizmada 60’dan fazla biyokimyasal işlemde rol oynar, bununla vücudun kendi proteini oluşmuş olur. Gebelik sırasında B6 vitamini çok önemlidir, çünkü hücrelerin gelişmesinde yardımcı olur.

ENZİMLER

Enzimsiz yaşam mümkün olmazdı. Enzimler vücutta bütün biyokimyasal süreci organize eder, yönetir, düzene koyar ve hızlandırır, hastalıkları iyileştirir. Balda şimdiye kadar oniki değişik enzim olduğu saptanmıştır.

MİNERALLER VE AMİNOASİTLER

Balın içerdiği magnezyum damarlarda kanın pıhtılaşmasını önler, ayrıca stresin olumsuz etkilerinden koror. Potasyum barsak adalelerinin faaliyetini hareketlendirir. Ayrıca sindirim için polenler de önemlidir. Araştırmalardan alınan sonuca göre çiçek polenleri ince barsak mukozasında dolaşımı hareketlendirir. Dahası, balı yedikten 20 dakika sonra barsak cidarının bağışıklık sistemini kuvvetlendiren ve besinler yoluyla alınan zararlı maddelerin etkisinden koruyan maddelerin barsakta serbest bırakılmasında etkili olur.

Balda ayrıca vücudun ancak az miktarda üretebildiği Cholin maddesi vardır. Bu nedenle bu madde vücuda günde iki, üç gram verilmelidir. Cholin karaciğerin yağ metabolizmasını ayarlar ve bu organın yağ bağlamasını önler.

BALLA İYİLEŞİN

   Akne:İki çorba kaşığı balı iki çorba kaşığı süt ve yeni sıkılmış bir limonun suyu ile karıştırın ve bu karışımı akşamları cildinize sürün. Ertesi sabah yüzünüzü ılık su ile yıkayın.

   Diyare:Yarım litre suya iki tatlı kaşığı dövülmüş anason tohumu ve kimyon katıp kaynatın, on dakika dinlendirin. Karışıma üç çorba kaşığı bal katın ve günde üç kere için.

   Soğukalgınlığı:Büyük bir kasenin içinde tam yağlı ılık süte üç tatlı kaşığı bal katıp bundan günde en az üç fincan için.

   Bahar nezlesi:Bahar nezlesi mevsimi başlamadan günde birçok defa bir parça petek bal çiğneyin.

   Böcek sokması:Bir çorba kaşığı bala beş damla karanfil yağı katın ve böcek sokan yere hergün birçok defa sürün.

   Romatizma:Yatmadan önce yarım litre ılık suya üç çorba kaşığı bal katın. Keten bir bezi bunda ıslatın ve ağrıyan ekleme sarın, üstünü kuru bir havluya sarın ve gece bu şekilde yatın.

   Kabızlık:Her gece yatmadan önce bir çorba kaşığı bal yiyin.

   Yaralar:Ufak yaralarda örneğin parmağınızı kestiğinizde buraya ince bir tabaka bal sürün, sargı beziyle sarın ve iki saat sonra bezi alıp suyla burayı yıkayın. Bunu günde iki, üç kere tekrarlayın.

   Dişeti iltihabı:Dişlerinizi fırçalamadan önce ağzınıza bir çorba kaşığı bal alın ve dilinizle bir dakika diş etinize sürerek masaj yapın.

   Karaciğer zayıflığı:Baldaki cholin karaciğerin fonksiyonunu kuvvetlendirir ve hücrelerinde toplanan yağın giderilmesi için harekete geçirir.

SAĞLIMIZ İÇİN ÖNERİLER

Su ve Tuz İhtiyacı

Sıcakların rekor dereceye yükseldiği bu günlerde bol bol terliyor ve bol bol su ve meşrubat içiyoruz. Peki tuz almaya özen gösteriyor muyuz? Ter bol miktarda tuz içerir. Aşırı miktarda terleyince su ile birlikte vücuttaki tuz miktarı de azalıyor. Tuz almaksızın su ve meşrubat içtiğimizde kandaki yoğunluk düşer. Böylece hücrelerin içine su girişi olur ve hatta hücreler patlayabilir de. Su zehirlenmesi denilen bu tablo ölüme bile yol açabilir. Bol su içiyorsanız tuzu da ihmal etmeyin.
 

Sigara İçenler C Vitaminini İhmal Etmemeliler

En doğrusu sigarayı hiç içmemek ama bu başarılana kadar bazı önlemlerle zararı azaltmak da gerekiyor. Sigara içilmesi vücutta C vitamini tutulmasını olumsuz etkiler. Böylece sigara içenlerde C vitamini eksiklikleri oluşabilir. Bu nedenle sigara içenlerin taze sebze ve meyva ile ya da ilaç şeklinde C vitamini almaları doğru olacaktır. Ayrıca sigaranın vücutaki olumsuz etkilerinin bir kısmını, C vitamininin antioksidan etkisi ile azaltmak da mümkündür. Ancak bütün bunlardan arda kalan zararların da büyük olduğunu unutmayın

Gebeler, iyi pişmemiş etten uzak durun

Toksoplazma adı verilen parazit bebeklerin sakat doğmasına neden olabilir. Toksoplazma kedilerde yaşayan bir parazit olmakla beraber tek kaynak kediler değil. İyi pişmemiş etler de önemli bir kaynak. Ayrıca toprak da tokoplazma kaynakları arasında. Bu nedenle özellikle çiğ yenilen sebzeler, salatalar ve meyvalar da bulaşmaya yol açabiliyor. Eğer gebeyseniz ya da gebe kalmayı planlıyorsanız çiğ yenilecek sebze ve meyvenin temiz suyla iyice yıkandığına emin olun ve yiyeceğiniz etlerin de iyice pişmesini sağlayın.
 

Şişmiş Konservelere Dikkat

Sebze ve meyvelerin her mevsim bol bulunduğu ülkemizde, konserveler genellikle hazır yemekler için tercih edilir oldu. Hangi türü olursa olsun konservelerin gerek üretim teknolojisi ve gerekse saklama koşulları açısından belirli kuralları mevcuttur. Konserve alacakların özellikle dikkat etmesi gereken konu kapak kısmının görüntüsü olmalıdır. Normal koşullarda bu kısım içe göçük olur. Eğer kapak dışa doğru bombelenmişse, bu konserve sizi tehlikeli şekilde zehirleyebilir. Botulizm denilen türdeki gıda zehirlenmesinde, bulantı, kusma ve ishalin yanısıra, görme bulanıklığı ya da çift görme, yutkunma ve nefes alma zorluğunun yanısıra ileri derecede güçsüzlük vardır. Bu tür belirtisi olanlar acilen bir sağlık kuruluşuna başvurmazsa, tüm vücutta ve solunum kaslarında ölümcül derecelere varabileben felçler görülebilir.

Gıda Zehirlenmesine Dikkat

Yaz gelince gıda zehirlenmesi olayları da sıklaşıyor. Bunu en önemli nedeni, sıcaklarda bakterilerin üreme hızının artması. Bir başka neden de sinek, böcek gibi haşerelerin çoğalması. Kan ve et gibi proteinli maddeler, bakterilerin üremesi için en uygun ortam. Açıkta duran gıda maddelerine konan sinekler ayağında mikrop taşıyor, sıcakta mikroplar hızla çoğalıyor. Yiyeceklerinizi mutlaka buzdolabında saklayın. Et doğramakta, sebze ayıklamakta kullandığınız bıçakları iyice yıkamadan pişmiş gıdalarda ve başka bir yemeği hazırlamada kullanmayın
 

Kabuklarıyla Yiyin
Şeker hastalığı ya da zayıflama çabası gibi nedenlerle diyette olanların sebze ve meyveleri kabuklarıyla yemeyi ihmal etmemeleri gerekir. Diyet uygulamaları nedeniyle beslenmesi kısıtlı olanların kabuklarda yoğun olarak bulunan vitaminler ve minerallerden yararlanmakarı kadar kabuklarda bulunan bitkisel liflerin mideyi doldurucu, bağırsaklarda posa bırakarak bağırsakları çalıştırıcı etkisinden de yararlanmayı unutmamaları gerekmekte.
 

Hepatit B Aşısı Oldunuz Mu?

Bulaşıcı sarılık tiplerinden biri olan Hepatit B toplum sağlığı açısından AIDS’den daha büyük bir risk yaratıyor. Türkiye’de Hepatit B virüsü taşıyıcısı olanların sayısı milyonlarca… Bu kişilerin çoğu hastalık virüsünü taşıyıcı olduklarını farkında bile değil. Hepatit B, kan ve vücut salgıları aracılığıyla bulaşabiliyor. Hastalığı kronikleşerek siroza ya da karaciğer kanserine varma olasılığı yüksek. Hepatit B virüsüne karşı koruyucu aşı var. Virüsle karşılaşmadan yapılacak aşı ile korunmak mümkün. Henüz aşı olmadıysanız, ilk fırsatta olmayı ihmal etmeyin.

Antibiyotikleri Gereksiz Kullanmayın

Ateş yükseldikçe antibiyotik kullanma eğilimimiz var. Bu eğilim o kadar yaygınlaştı ki, muayene ettiği yüksek ateşli hastaya antibiyotik rçetesi yazmayan doktorun yanlış yaptığını düşünecek kadar… Oysa antibiyotikler, bakteri türü hastalık etkenleri üzerinde etkilidir. Bunların dışındaki ateş yükseltici etkenlere antibiyotiklerin bir etkisi yok. Antibiyotikleri gereksiz ya da önerilen doz ve süre dışında kullanmak vücutaki yararlı bakterileri yok ettiği gibi, bazı zararlı bakterilerin antibiyotiklere direnç kazanmasına da yol açabiliyor. Antibiyotiklere direnç kazanmış bakterilerle oluşan infeksiyonlarla karşılaşıldığında da yapılabilecek şeyler çok kısıtlanmış oluyor 

  Ter önleyicilere dikkat

Özellikle yaz aylarında ter kokusunu önlemek amacıyla yoğun olarak kullanılan deodorantların, terlemeyi engelleyerek, vücuttaki toksinlerin atılmasını önlemektedir. Aşırı deodorant kullanımı, ter bezlerinin çalışmasını engeller.Ter bezleri tıpkı böbrekler gibi çalışır, toksin tuz ve üreyi vücuttan atarlar.Terlemek bir savunma mekanizmasıdır. Teri önlemek, güneş çarpmasına davetiye çıkarır

RUH SAĞLIĞI: En iyi ilaç: Gülmek

En son, karnınızı tutarak, yerlerde yuvarlanarak ne zaman güldünüz? Ne zaman bir arkadaşınızla telefonda kahkahalara boğuldunuz? Hayatımızda gülmek için vakit ayırmadığımız bir gerçek. Psikiyatrist Dr. Judith Kupersmith (Texas Tech Tıp Merkezi) gülmenin sanılandan çok daha önemli olduğunu, stresi anlamlı ölçüde azalttığını söylüyor ve “Gülmenin strese karşı bir savunma mekanizması olduğunu düşünün. Aynı anda hem gülmek hem de üzüntülü olmak çok zordur” diyor.

Aslında kendisi böyle bir araştırma yapmamış olmasına rağmen bu amaçla yapılan birçok araştırmanın benzer sonuçlar verdiğini, mizahın kan basıncını düşürüp endorfin hormonunun açığa çıkmasını sağladığını belirtiyor. Endorfinler beyine etki ederek kişinin kendisini mutlu hissetmesini sağlıyor. Gülmek ayrıca, dolaşımı düzenliyor, kalbi, sinir ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca direk olarak bir kişiye gülmüyorsanız kimseye bir zarar vermiyor.

Siz kendiniz gülmeseniz de fıkra anlatmak da endorfin salgılanmasını sağlıyor. Diğerlerinin gülmesi de sizi olumlu etkilemiş oluyor. En etkili gülüş şekli ise göbekten gelen gülüş. Bu şekilde gülmenin ruh sağlığına inanılmaz olumlu etkileri var.

SARIMSAK VE FAYDALARI

Anavatanı Hindistan olan mutfağımızdan eksik etmediğimiz sarımsağın tarihi insanlık kadar eskidir. Tarihin ilk çağlarında Sümerler’ in sarımsağı bildikleri ve ilaç olarak kullandıkları elde edilen arkeolojik kayıtlardan anlaşılıyor. Eski Mısırlılar’ ın da sarımsağı yediklerini ve ilaç olarak kullandıklarını biliyoruz. Tarihi kayıtlardan Gizek Piramidi’ni yaptıran firavun Keops’ un (IV. Hanedan) inşaat sırasında işçilere bol miktarda sarımsak yedirdiğini öğreniyoruz.

   Sarımsağı İsrail oğulları Mısır’dan Filistin’e getirdiler. Oradan Anadolu ve İyonya’ ya yayıldı. Bu kıymetli nebat ancak Haclı seferleri sırasında ilk defa Fransa’ya getirildi. Ve Avrupa bu suretle sarımsağı öğrenebildi.

Sarmısak bugün dünyanın her tarafında yetiştirilmektedir.

Boyu 70 cm bulur. Temmuz ve ağustos aylarında çiçek açar.

Sarmısak A,B1 B2,PP ve C vitaminleri ihtiva etmektedir. Bileşiminde ALLİCİN ve DİALLYLDİSULFİD adlı iki aktif bulunmaktadır.

Sarımsaktaki kötü koku  ihtiva ettiği kükürtten ileri gelmektedir. Bu kokuyu gidermek için sarmısak yedikten sonra bir avuç maydanoz  veya bir kahve tanesi çiğnenir.

Sarımsağın ihtiva ettiği yağ (Oleum allicine ) 1944 senesinde J. Cavallito ve J. Bailey adlı iki bilim adamı tarafından keşfedilmiştir. Bu iki bilim adamı elde ettikleri yağa Allicin (06 H 10 OS 2 ) adını verdiler. Bu yağ öyle kıymetli bir devadır ki ,1 miligramı  15 OE penisilinin aktivitesine eşittir.

 Hepimizin aklına geliyor. Maalesef mikroplarla iç içe yaşıyoruz. Yiyecekler kontrolsuz. Gecekondu mahallelerinde kanalizasyonlar yollara akıyor. Buna rağmen salgın hastalıklar meydana gelmiyor. Bunun sebebi sarmısaktır. Bizleri salgın hastalıklardan sarmısak koruyor. Yalnızca mikrobik hastalıklardan mı koruyor?   Hayır. Avrupa’da ölüm sebebi olarak 1. ve  2 . sırada olan kanser ve damar hastalıklarına karşı da koruyor.

Bugün dünyada en fazla sarmısak yenen ülkeler ararında Bulgaristan ilk sırada alıyor. Bulgaristan’da  kanser ve damar sertliğinden ölenleri sayısı Avrupa’ya nazaran 6-7 misli düşük. Tek sebep var. Sarmısak.

İsveçli çocuklar okula giderken sarmısak yiyor. Zira sarımsağın çocukları çocuk felcine karşı da koruduğu anlaşıldı.

       FAYDALARI:

 1 )Ölümlere sebep olan atardamar kireçlenmesine iyi gelir

2 )Yara ve çıbanları iyileştirir.

3 )Krampları yok eder.

4 )Akciğeri,karaciğeri,Safra kesesini ve kalbi kuvvetlendirir.

5 )Bağırsak kurtlarını, diğer parazitleri öldürür.

6 )Mide ve bağırsakları dezenfekte eder. Zararlı bakterileri yok eder.

7 ) İştahı açar.

8 )Nezleyi yok eder, nefes borusu  rahatsızlıklarına,bronşite çok iyi gelir. Veremliler bilhassa sarımsak yemeleri tavsiye edilir.

9 )Tansiyonu düşürür.

10 )Ateşi düşürür.

11 )Bağırsak gazlarını ortadan kaldırır.

12 )Grip mikrobunu öldürerek vücudu bu hastalığa karşı korur.

13 )İdrar yollarında taş oluşumunu engeller.

14 )Kalp adalelerini güçlendirir.

15 )Kalbi besleyen kroner damarları genişletir.

16 )Cinsel gücü arttırır.

17 )İdrar söktürür.

18 )Vücudu sivrisinek ve haşerelerden korur.

19 )Safra salgısının salınımını arttırır.

20 )Kabızlığı önler.

21 )saç dökülmesini yavaşlatır.

22 )Sesi güzelleştirir.

DENGELİ VE SAĞLIKLI BESLENME

  1. Doymuş yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin.Yeterli miktarda doymamış yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytin yağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin.Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli.Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz
  2. Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır.
  3. Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı)  geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı yada miktarını azaltmalıdır.
  4. Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur.Öğünlerinizi önceden belirleyiniz.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3’ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına ,erken yaşlanmaya neden olur.Midenizi katı gıdalarla doldurmayın .Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar.
  5. Zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yemeliyiz.Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır.Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.
  6. Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir.Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz. Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır.Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.

PATLICANIN YARARLARI

Antosiyaninler bitkilerde bulunan suda çözünen pigmentlerin en geniş grubudur.

Araştırmalar antosiyaninlerin bazı kanser türlerinde hücre büyümesini engellediği ortaya çıkarılmıştır. Patlıcan kabuğundan elde edilen “nausin” maddesi, laboratuvar ortamında incelendiğinde serbest radikal oluşumunu bloke ettiği görülmüştür.
Bilindiği gibi, serbest radikaller hücre zarına zarar vermekte ve kötü huylu (LDL) kolesterolün oksidasyonuna neden olarak kalp hastalıkları ve inme riskinin artmasına yol açmaktadır. Ayrıca patlıcanın içerdiği fenolik bileşiklerin Tip 2 Diyabet ve hipertansiyonda çok önemli roller oynadığı da gözlenmiştir. Hatta diyabetik beslenme programlarının içerisine ağırlıklı olarak patlıcanın sokulmasının diyabetin düzenlenmesinde alternatif yöntemlerden biri olabileceğini belirtmişlerdir.
Yıllardır hiçbir faydası olmadığı söylenen ama bir yandan da sofralarımızın baş tacı da olan patlıcanın gerçekleri hiç de sanıldığı gibi değil.